PSİKOZ TANISI ALMIŞ KİŞİLERİN YAKINLARI NASIL DAVRANMALI?

PSİKOZ NEDİR?

Psikoz genellikle gençlik ile genç yetişkinlik çağı arasında gelişen, bireyin gerçeklik ile hayal arasında bağlantı kuramamasına sebep olan ve beynin bilgileri işleme sürecine etki eden bir dizi psikotik bozukluktan biridir. Bir hastalık değil, şizofreni gibi psikotik hastalıkların bir belirtisidir. Kişinin çevresinde olup bitenleri değerlendirme biçimi, olaylara bakış açısı, diğer insanlarla ilişkisi bu rahatsızlığın etkisi ile tekrar şekillenmektedir. Psikozda kişi gerçek dünya ile kendi bozulmuş olan düşünce dünyasını aynı anda ve uyanıkken yaşamaktadır. Doğru algılama ve yorumlama biçimleri onun için yabancıdır. Kişinin önceden değer verdiği kavramlar anlamsız hale gelirken kendi dünyasında yarattığı değerler, korkular ve düşünceler ön plana çıkmaktadır. 

Psikoz vakaları gerçek olmayan şeylere inanırken, aslında var olmayan şeyleri kuruntu yapabilirler. Delüzyonel inançlara sahiptirler ve halüsinasyon görebilirler. Kişiliklerinde değişim oluşur. Bireyin özellikle düşünme ve davranış biçiminde görülen değişiklikler vardır. Araştırmalara göre çoğunlukla gençlerde görülen bu rahatsızlığın neden özellikle genç yaştaki insanlarda görüldüğü bilinmemektedir.

En pratik ifade şekliyle, aşırı bir hassaslık hali olarak tarif edilebilir. Hastanın iç ve dış hadiseleri ayırt etmesi neredeyse mümkün değildir, sevdiği insanlarla yakınlık kurmak bile ona tehlikeli gelebilir.

Psikotik epizot, kişinin gerçeklikten koparak halüsinasyonlar (duyma, görme, hissetme gibi duyusal algılar) ve sanrılar (yanlış inançlar) yaşadığı, anormal düşünceler ve davranışlar sergilediği, “dönemsel” ciddi bir zihinsel rahatsızlıktır. Psikotik ataklar, şizofreni, bipolar bozukluk, ağır depresyon veya bazı tıbbi durumlar gibi tanı alan kişilerde zaman zaman görülebilir.

Psikotik epizotlar genellikle aniden başlar ve belirtileri şiddetli bir şekilde ortaya çıkar. Bu belirtiler arasında gerçeklikten kopma, halüsinasyonlar, sanrılar, konuşma bozuklukları, anormal davranışlar, sosyal ve mesleki işlevsellikte bozulma, uyku bozuklukları ve depresif semptomlar yer alabilir.

Psikotik epizotlar ciddi bir zihinsel rahatsızlık olduğu için, tedavi edilmesi önemlidir. İlaçlar, psikoterapi ve destekleyici tedaviler, semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir ve kişinin işlevselliğini artırabilir.

europeana-MvR30qxn-MM-unsplash (2)

PSİKOZ NE SIKLIKTA GÖRÜLÜR VE KİMLER ETKİLENİR?

Her 100 insandan bir ila ikisi hayatında bir kez psikoza girer. Dünya çapında sadece şizofreniden mustarip 51 milyon insan yaşıyor. Bu hastalık ilk kez çoğunlukla 12 ve 29 yaşları arasında ortaya çıkar. Erkeklerle kadınlarda aynı oranda görülür.

Şizofreni tipi bozukluklardan muzdarip hastalar üzerinde yapılan uzun süreli araştırmalarda şu sonuçlara varılmıştır:

        • Her 100 hastadan 10 ila 15’sinde psikozlar bir kereye mahsus görülür.
        • Her 100 hastadan yaklaşık 30’unda birden fazla psikotik epizot görülür ve epizotlar arasında başka psikotik semptomlar yoktur.
        • Her 100 hastadan yaklaşık 30’unda birden fazla akut psikotik epizot görülür ve epizotlar arasında piskotik semptomlar da vardır.
        • Her 100 hastadan yaklaşık 10 ila 20’unda ilk epizottan sonra kalıcı psikotik semptomlar görülür.

PSİKOZ NASIL OLUŞUR?

Her insan hayatı boyunca dengeli ve daha az dengeli dönemler geçirir. Bu, her şeyin yolunda gittiği ve birçok olayın yaşandığı zamanların olabileceği anlamına gelir. Buna, ergenlik, mezuniyet, bir partnerle ilişki bağı kurmak, bir çocuğun doğumu veya yakın bir insanı kaybetmek gibi köklü değişim dönemleri de dahildir. Bu tür zamanlarda yaşananlara yeni sıkıntılar da eklenirse, yüksek “kırılganlığa” (hastalığa yatkınlık) sahip olan insanlarda bir psikoza girme ihtimali artabilir.

Kırılganlık demek, hassaslık, duyarlılık ve incinebilirlik demektir.

Hastalığa yüksek yatkınlık çeşitli faktörlere bağlı olarak oluşur: travmatik, yani üstesinden gelmesi zor tecrübeler, küçüklükten gelen gelişme bozuklukları, kalıtsal hastalıklar, beynin yaralanması veya ağır bir enfeksiyon kapması ya da çok erken yaşlarda başlayan yoğun kenevir tüketimi. Bu faktörlerden biri veya daha fazlasına sahip “hastalığa yatkın” kişilerin kişisel, ailevi ve sosyal açıdan güçlü yönlerine önem vermesi, ayrıca rahatlamak ve sorunların üstesinden gelmek amacıyla stratejiler geliştirmesi bu yüzden özellikle önemlidir.

PSİKOZUN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Bir psikozun ana semptomları kabaca üç kategoriye ayrılır:

      • Pozitif semptomlar
      • Negatif semptomlar
      • Bilişsel semptomlar (düşünce bozuklukları)
Görüntü 12.03.2023 18.03
Görüntü 12.03.2023 18.03

BİR PSİKOZUN İLK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Akut bir psikozda görülen birçok semptomun, hafif haliyle önceden beri var olma ihtimali vardır. Bu tür erken uyarı işaretleri zor fark edilir. Hastanın psikoza girmeden çok önce de tuhaf davranışlarının olduğunu birçok insan ancak sonradan fark eder. Ancak bu davranışlar zamanında yanlış anlaşılmış ve örneğin yetişkinliğe geçiş dönemine, uyuşturucu kullanımına veya hastanın kişisel özelliklerine yorulmuştur.

Aşağıdaki liste yardımıyla bir psikozun tipik erken uyarı işaretlerini tanıyabilirsiniz:

Görüntü 12.03.2023 18.04

NELER TETİKLEYİCİ OLUR?

Psikozun, nedenlerine, semptomlarına ve semptomların süresine göre ayrılan çeşitli türleri vardır:

      • Uyuşturucuya bağlı psikoz

Uyuşturu ve/veya alkol kullanmak veya bunları bırakmak, görülen psikotik semptomlarla bağlantılı olabilir. Normal şartlarda semptomlar uyuşturucuyu bıraktıktan sonra doğrudan kaybolurlar.

      • Organik psikoz

Psikotik semptomlar bazen, örneğin ensefalit (beyin iltihabı), AIDS, tümör veya epilepsi gibi beyin fonksiyonlarının bozulduğu hastalıklar kapsamında görülür. Normal şartlarda bu tür durumlarda başka bedensel semptomlar da görülür.

      • Kısa psikotik bozukluk

Ayrıca psikotik semptomlar çoğunlukla aniden ve sık sık büyük bir kişisel strese tepki olarak, örneğin bir yakının ölümüyle tetiklenir. Bu tür durumlarda semptomlar genelde çok ağırdır ancak çoğu hasta kısa zamanda tekrar iyileşir.

      • Paranoid bozukluklar

Bu türdeki en büyük sorun, belirgin kuruntulardır. Diğer semptomlar sadece geçici olarak ve hafif şekilde görülür.

      • Şizofreni

Davranış değişikliklerinin ve buna eşlik eden semptomların en az altı ay boyunca görüldüğü bir psikotik bozukluğu tarif eder. Semptomlar ve hastalığın süresi kişiden kişiye değişir. Çoğu kişi şizofreni hastalığına rağmen mutlu ve başarılı bir hayat sürer.

      • Şizofreniform bozukluk

Şizofrenideki kriterlerin aynısı geçerlidir, sadece davranış değişiklikleri ve buna eşlik eden semptomlar altı aydan kısa sürer.

PSİKOZ HASTA YAKINLARI NELER YAPABİLİR?

İlk psikotik atak genellikle geç ergenlik ya da erken yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkar ve hastaların büyük bir kısmı bu dönemlerde aileleri ile yaşamaktadır. Bu nedenle şizofrenide aile hem hastalığın ortaya çıkışında hem de tedavisinde önemli rol oynadığı unutulmamalıdır.  Aile üyelerindeki veya bakım veren kişideki yükler; sosyal baskı, hastalığın oluşturduğu fiziksel ve duygusal zorluklar ile başa çıkabilmenin kolaylaşması için aileye yeterli bilgi verilmeli ve tedavide aile de ele alınmalıdır.

Ailenin daha sakin, hastalığı anlamış, sabırlı olduğu durumlarda tedavi kolaylaşmaktadır. Çünkü hasta kendini daha fazla güvende hisseder. Kriz durumları yaşandığında ses yükseltmemek, tehdit etmemek, fiziksel şiddet uygulamamak gerekir.

Psikoz hastası yakınları, hastanın tedaviye gitmeyi reddetmesi durumunda zorlu bir durumla karşı karşıya kalabilirler. Ancak yapabilecekleri bazı şeyler vardır:

  1. Hastanın durumunu anlamaya çalışın: Psikoz hastalığı hakkında daha fazla bilgi edinerek, hastanın durumunu daha iyi anlayabilirsiniz. Bu, hastanın neden tedaviye gitmeyi reddettiğini anlamanıza yardımcı olabilir.
  2. Anlayış gösterin: Şizofreni veya psikozun ilk safhalarında hastanın kendini dış çevreden izole etmeye ihtiyacı olabilir. Bu safhada tedavi edici diyaloglara girmek uygun olmayabilir.
  3. Konuşmalarınızda hastalığı ele alın: Konuşmalarınızda hastalığı ele alarak, hastanın durumunun ciddiyetini vurgulayabilirsiniz. Bu, hastanın tedaviye gitmeyi kabul etmesine yardımcı olabilir.
  4. Hastanın duygularını anlamaya çalışın: Hastanın duygularını anlamaya çalışarak, onunla empati kurabilirsiniz. Bu, hastanın kendisini anlaşılmış hissetmesine yardımcı olabilir.
  5. Hastalığı anlamaya çalışın: Hasta halüsinasyonlar gördüğünde veya sesler işittiğini söylediğinde hasta ile olayların doğruluğunu tartışmamak ve onu ikna etmeye çalışmamak gerekir.
  6. Tedaviye gitmeyi teşvik edin: Hastayı tedaviye gitmeye teşvik etmeye çalışın. Tedaviye gitmeyi reddetmesi durumunda, uygun bir şekilde yönlendirebileceğiniz destek grupları veya terapi seansları gibi alternatifler sunun.
  7. Tedaviyi sürdürmeye teşvik edin: İlaç takibi kesinlikle çok önemlidir. Tedavi aksatılmamalı hekimin kontrolünde olmalı, alınacak olan ek tedaviler veya gelişen ek hastalıklar hakkında hekime mutlaka bilgi verilmelidir.
  8. Kendinizi de koruyun: Psikoz hastalığına sahip bir yakının bakımı stresli olabilir. Kendinizi de korumak için, profesyonel destek alarak kendi psikolojinizi koruyun.

Psikiyatrik hasta yakınları, hastanın tedavisinde önemli bir rol oynarlar ve çeşitli görevleri vardır. Bu görevler arasında şunlar yer alabilir:

Destek sağlamak: Psikiyatrik hasta yakınları, hastalarının yanında kalarak onlara destek olabilirler. Hasta yakınları, hastanın moralini yükseltmek ve ona destek olmak için zaman ayırmalıdır.

Tedavi planına uyulmasını sağlamak: Hasta yakınları, hastanın tedavi planına uyulmasını sağlamalıdır. Bu, ilaçların zamanında alınmasını, tedavi seanslarının düzenli olarak takip edilmesini içerir.

Psikotik bozukluklarda en çok rastlanan durum profesyonel bir yardım almak için hastayı ikna edememektir. Hasta çoğunlukla kendinde bir sorun görmez, deneyimlediği şeylerin varlığına kesinkes inanır. Bu durumda hasta yakınları aktif rol oynayarak hastanın bir uzmandan yardım almasını sağlarlar. Hastayı yardım almaya yönelik ikna etme zorlu bir süreç olabilmektedir. Eğer hasta gönüllü değilse, ona yakın olan bir kişinin empatik bir yaklaşım sergileyerek, baskıcı olmadan yapacağı bir konuşma yararlı olabilir.

Kendi yaşamını, tedavisini, resmi işlerini ve mal varlığını idare edemeyen hastaların vesayet altına alınması uygun olacaktır. Vesayet konusunda ailenin bilinçlenmesi oldukça önemlidir.

İstanbul, 2023 Şubat

Son Yazılar